Santiago-Viña del mar

Bugün bisiklet yolculuğumun ilk günüydü.  Santiago'dan başlayıp 2 gün sonra batıdaki okyanus şehri Viña del Mar'da olmak için çıktım yola. İlk gün 50 km'lik bir mesafe hedefledim,  500 metrelik tırmanış biraz yorduysa da ilk gün beklediğimden daha rahat geçti.


Bisiklet tercihim konusunda soru işaretleri ile dolu zihnim. Santiago'da 4 gün tüm bisikletcileri dolaştım ancak bu tarz seyahatler için tasarlanmış tur bisikletlerinden bulamadım. Tur bisikletleri dayanıklılıklariyla biliniyor. Tank gibiler yani, farklı yol şartlarında dahi sorunsuz tamamlanmasını sağlıyorlar. Bulabildiğim seçenekler ise trekking ve dağ bisikletleriydi. Trekking bisikletleri asfaltta hızlıyken bozuk yollarda performansı çok yetersiz. Bir de 20-25 kg ilave yük ile düşününce kocaman bir soru işareti.  Dağ bisikletleri bozuk yollar için ideal olmakla birlikte  asfaltta çok yavaş ve ergonomileri çok kötü. Tur bisikleti seçenek dahilinde olmadığından ben tercihimi Trekking'den yana kullandım. Umarım güneydeki bozuk yollarda bu kararından pişman olmam.



Sabah ilk etapta biraz sorunlu başladım.  GPS programı beni doğrudan otobana yönlendirdi ve otoban girişindeki görevliler girmeme izin vermedi. Geriye dönüp uzun yoldan devam etmek zorunda kaldım.  Bu bana biraz zaman kaybettirdiyse de daha ilerden tekrar otobana bağlanabildim ve keyfim yerine geldi.

Artik hazirdim. Pedallarken zihnimin de özgürlürüne kavusabilmesi için tüm şartlar oluşmuştu. Otoban kenarinda, günün ilk ışıklarıyla kendimi yolun akışına bıraktım. Bisiklet yolculuğumun ilk günü için başından beri hayal ettiğim özel birşey vardı. Ilk dinleyecegim şarkı Buena Vista Social Club-Chan Chan olacaktı. Bu şarkıyı daha önce dinlediğimde yolda olduğumu hayal etmiştim hep. Otobana bağlandıktan sonra kulaklığımı taktım.

Tam bu sırada otobanda kenarında yürümekte olan insanlar çıkmaya başladı karşıma. Arkadaşımın anlattığını hatırladım sonra. Her yıl bu tarihte küçük bir hac gibi bir gelenekleri varmış. Santiago'dan yola çıkarak Valparaiso yakınlarındaki bir köyde dini bir festivale yayan gidiyorlarmış. Yaklasik 90 km yolu 3-4 günde sirtlarinda çadırları ve uyku tulumlariyla yuruyorlar. Bu insanlar genellikle birşey için dua ederlerken adak adarlanmış. Dileğim yerine gelirse seneye Lo Vasquez'e yürüyerek gideceğim diye.


Hayalini kurduğum yolda, en çok sevdiğim müziği dinlerken başları önlerinde mağrur yürüyen bu insanları görunce belki de hayatımda ilk defa mutluluktan ağladım. Ya da belki de rüzgardan gözlerim sulandı ne bileyim..



30 km mesafeyi tamamladıktan sonra yaklaşık 7-8 km'lik toplam 500m yükselişe sahip kısma geldim. İnsanların spor amaçlı, dağ bisilletleriyle tırmanıp sonra hızla indiklerini gördükçe biraz gözüm korkuyla da dilim dışarıda pedallamaya devam ettim. Yük beni ne kadar zorlasa da bisiklet hakkını verdi ve dağ bisikletini göre çok daha rahat çıkabilirim.  İnişin toprak ve bozuk bir  yol olması sebebiyle sürekli yavaş gitmek zorunda kaldım.  Sonraki düzlükle birlikte karşıma çıkan köye uğrayıp yiyecek bişeyler alıp kamp için  doldurdum. Koyun biraz dışında uygun bir kamp yeri buldum ve havanın kararmasına yakın çadırımı kurdum. Güzel bir uyku beni bekliyor.

Özgürüm,  mutluyum...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Ekle