Algarrobo'dan sabah 10 gibi ayrıldım. Bugünkü hedeflediğim mesafenin nispeten kısa olmasını verdiği rahatlıkla biraz daha uyumak istedim aslında. Yol epey bir süre sahilden gidiyor ancak yine de bol iniş ve çıkış var.
Bu yolculuğu zorlaştıran ve zorlaştıracak şeylerin başında rüzgar geliyor. Bugün bu gerçekle daha net yüzleştim. Yol boyunca 10-15 knot arasında karşıdan esen ruzgara karşı gitmek zorunda kaldım ki bu insanı yormanın yanında mental olarak da yıpratan birşey. Bugünün o kadar da kolay olmayacağı belli. Yolculuğun Patagonya'ya kadar olan kısmında güney rüzgarı hep çıkacak yoluma. Uyum sağlamayı öğrenmeliyim.
Isla Negra yolumun üzeri, Pablo Neruda'nın evine uğruyorum. Ev ki ne ev. Her odası inanılmaz derecede zevkle döşenmiş, her ayrıntısına üzerinde titizlikle durulmuş bir sanat eseri adeta. Çocukluk anılarını yaşatmak için inanılmaz bir koleksiyon oluşturmuş. 1973'deki Pinochet darbesine kadar bu evde yaşamış, sonrasında da dönmek kısmet olmamış.


Tamam ev güzel, gezince oturup şiir yazası geliyor insanın. Hatta ben yazdım, ama sonra çok yüzeysel buldum. Paylaşmıyorum.
Ne yalan söyleyeyim ben böyle bir ev beklemiyordum. Neruda'yı Nazım Usta'nın arkadaşı, yoldaşı bilir, bir sayardım ustayla. Sırça köşklerde oturup kominist olunabileceğine inanmıyorum. Pablo Neruda'yı yazdığı güzel aşk şiirleriyle okumaya devam ederim ben de nedir yani.
Eşiyle birlikte bu evin bahçesine gömülmek istemiş Neruda, çok sevdiği ve hasret kaldığı denize nazır.
Aklima Nazım Usta'nın vasiyeti geliyor hemen.
Vasiyet
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.
Hasan beyin vurdurduğu
ırgat Osman yatsın bir yanımda
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.
Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar orta malı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu.
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani.
Nazım Hikmet 1953
Rüzgara karşı amansız bir mücadeleden sonra tahminimden 3 saat kadar sonra varıyorum Lo Gallardo'ya. Susana ve Alejandro'ya misafir oluyorum bugün, ama ben geç kaldığım için onlar da bazı işleri halletmek için dışarı çıkmışlar. Evlerine yakın boş bir arazide bir süre dönmelerini bekledim, uykuladım, kitap okudum.
İlk kez Warmshowers aracılığıyla misafir olacağım. Daha önce istanbul'da ağırlamıştım birilerini ama bu defa benim misafir olan. Bisikletle seyahat edenlerin veya merak salanların üye olduğu bu siteyle birlikte konuya daha hakim insanların misafiri olup tecrübelerinden faydalanabiliyorsunuz.
Susanna ve Alejandro ile tanışır tanışmaz inanılmaz bir pozitif enerjiyle doldum. Sürekli gülümseyen, hayatı mutlu ve tadında yaşamayı bilen insanlar olduğunu görür görmez anlayabiliyorsunuz. Kaldığım bir günde harika ağırladılar beni. Susana'nın hazırladığı soymeat ve harika bir Şili şarabı eşliğinde bisiklet seyahatlerinde edindikleri tecrübeleri aktardılar. Afrika'yı bisikletle köşe bucak gelmişler kolay mı... Zevkle dinledim. Ayrıca Şili halkı ve seyahat güzergahım üzerinde inanılmaz yararlı tavsiyelerde bulundular. Böyle keyifli insanları tanımak seyahatin hiç şüphesiz en keyifli yanlarından birisi.
Evlerine ve özellikle bahçelerine hayran kaldım. Evimi aynı şekilde dizayn etmek istersem telif hakkı istemeyeceklerini söyleyerek fotoğraf çekmeme izin verdiler. Şehir hayatını onlara tam anlatamadım galiba. :)
Yarın sabah erkenden Litueche'ye doğru yola çıkıyorum. Bu kadar sahil yeter, şimdi biraz otobana çıkıp hızlanma lazım.