Pichilemu-Talca

Yaklaşık 170 km'like bu etabı iki günde tamamlamayı planlıyorum. Bir süre sahilden uzaklaşıp otobandan gitmeyi planlıyorum. İlk geceyi nerde geçireceğimiz ilgili pek bir fikrim yok. Gidebildiğin kadar gidip yorulduğumda kamp yapmayı planlıyorum.

Önce çam ormanlarıyla kaplı birkaç tepeyi aşıp Bucalemu'ya varıyorum.  Bu arada Şili'de ahşap ürünleri ihracatı önemli gelir kaynaklarindan biri. Ancak birçok gelişmekte olan ülke gibi onların da işlenmiş üründen ziyade hammadde ihracatı yapma gibi bir problemleri var. Ikea'ya ağaç satıp mobilya ithal ediyorlar. Biryerlerden tanıdık geldi bana. Tabi bu tepeleri aşarken kelleşmiş kısımlari gördükçe katliamın boyutlarını çok net görebiliyorsunuz.



Bucalemu sahilinde öğle yemeğin ve ardından yarım saatlik bir siestanın tadını çıkarıyorum.  Hatta o kadar beğeniyorum ki burayı kampı buraya kurmak istiyorum. Ancak sonraki güne çok fazla yol kalacağından vazgeçip yola koyuluyorum. Tabi dalgaların şiddeti de ürkütmüyor değil tabi.


Bir türlü kamp yeri beğenememem sonrasında havanın kararmasına yakın artık bir yer bulma mecburiyetiyle daha bir dikkatli bakıyorum etrafıma.  Ama yol kenarındaki otlar yolun dışına çıkmama izin vermeyecek kadar yüksek ve bu yol uzun bir müddet devam ediyor önümde.  Burada anayolların kenarındaki tüm araziler çitle çevrilmiş durumda. Öyle bir şey ekili olduğundan ya da değerli başka birşey olduğundan falan değil. Herhangi bir yerde durup yola yakın bir arazide kalma şansınız yok yani. Çiti aşmak zor, hele bir de bisikletle, neredeyse imkansız.

Güneş batıyor ve artık kalan son ışıklar da çekilmeye başlıyor. Nihayet ilerde küçük bir köy görüyorum. Evlerinin bahçesinde gördüğüm birkaç insana bahçelerinde kamp yapıp yapamayacağımı soruyorum, nazik bir dille reddediyorlar beni. Ben de biraz ileride gördüğüm yeni yapılmış olan bir evin arka bahçesine kuruyorum çadırımı.

Ertesi sabah gün doğar doğmaz çadırı toplayıp çıkıyorum yola. Hatırı sayilir bir yol yaptiktan sonra kahvalti için  daha fazla bekleyemecegimi anlıyor tenhadaki bir otobüs duragini otağ eyliyorum kendime. Kahvaltıda makarna mı! Olur efendim, çok da güzel olur.


Bilmediğiniz bir yerde kaldığınızda erken kalkıp hiç kimseye görünmeden tüymeniz gerekiyor. Bisikletçi abilerimizin öğütleri bunlar. Sabah hava soğuk tabi. Hızlı da gidiyorsan sağlam üşüyorsun. Sabah 5-7 arasındaki dünya şimdiye kadar pek de tanımadığım bir yerdi. Bu kadar umut, yaşama sevinci, enerji dolu olduğunu bilseyedim keşke, daha önceleri de..



Artık sahile değil otobana doğru yönelmiş durumdayım.  Tam iyi gidiyorum derken arka lastiğin asfalta yapışmış olduğunu farkediyorum. Ekipmanı çıkarıp tamir etmeye çalışıyorum. Ama patlamış yerini bir türlü bulamadığım için yedek iç lastiği takarak devam ediyorum. Yedek iç lastik biraz daha ince olduğundan çok fazla şişiremiyorum. Bu beni yolun kalan kısmında biraz yavaşlatıyor.  Yaklaşık 60 km'lik bol iniş çıkışlı bir seyirden sonra otobana bağlanıyorum. 30 km kadar sonra ise Talca şehrine varıyorum.

Talca'da daha önce Türkiye'de ağırladığım arkadaşım Cesar'da kalacağım. 4 günlük yoğun bir tempodan sonra burada 2-3 gün dinlenmeyi planlıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Ekle