Yolculuğumun bu kısmı iki gün sürecek. İlk gün Litueche adında bir kasabaya ertesi gün Pichilemu'ya doğru devam edeceğim. Litueche'ye gitmemin tek sebebi yol üstündeki 2 kasabadan biri olması. Başka bir özelliği yok. 1 gece kalıp sabah erkenden yola çıkacağım.
Bu defa önümde iki tane 400 metrelik tırmanış ve 72 km yol var. Zorlu bir gün beni bekliyor. İlk tırmanışı sorunsuz anlatıyorum. Ancak ikinci tırmanış canıma okuyor resmen. Güç bela varıyorum Litueche'ye.
Jandarma'ya gidip nerde kamp yaparım diyorum. Kamp olmaz git hostelde kal diyor bana. Bir tane hostel varmış zaren oraya yönlendiriyor beni. Hostelde 3 teyze karşılıyor beni. Hostelin sahibi olan teyze evlere şenlik. Yüzünde bir gülümseme var ki hala anlamını çözebilmiş değilim. Hani Değerli diye bir karakter vardı ya bir çizgifilmde, aynen o şekilde gülüyor bana. Dedim herhalde fena yolacaklar beni. Meğer müşteri geldi diye seviniyormuş, bir haftadır gelen giden yokmuş. Yan taraftaki lokanta da onlarınmış, protein karbonhidrat ne varsa götürüyorum.
Teyzeler o kadar alışmışlar ki müşteri yokluğuna, geç saatlere kadar hostelin orta yerinde bagira çağıra dedikodu yaptılar. Başım şişti zor uyudum.
Pek de rahat olmayan bir uykudan sonra ertesi sabah Pichilemu'ya doğru yola çıkıyorum. Yaklaşık 65 km'like rahat bir yol var önümde. Rüzgar tahminine bakınca keyfim kaçıyor biraz. Uzun bir gün olacağını o zaman anlıyorum.
Akşam saat 6 gibi, çıkılan yokuşların mükafatı olan harika bir inişle varıyorum Pichilemu'ya. Şehrin çokça dışından bol köpüklü, ışıltılı dalgaları görünce heyecandan yerimde duramıyorum.
Pichilemu dalga sörfü için dünyanın en popüler yerlerinden biri. Geçtiğimiz yıl dünya şampiyonası da burda yapılmış. Punta de lobos (kurtların yeri) denen burun kısmı en popüler kısmı. Buradan, sürekli güçlü dalgalarla boğuşan sörfçüleri doyasıya seyretmek keyifliydi. Bir türlü bu güzelliği layıkıyla anlatabilecek bir fotoğraf çekemediğimden tamamen araklama olan bu fotoyu paylaşıyorum :)
Punto de lobos'da inanılmaz güzellikteki günbatimları da günün yorgunluğunu üzerimizden alıp harika bir akşam serinliğine davet ediyor. Güneşin ardından rüzgar da genellikle kesiliyor ve bir çöl sessizliği çöküyor şehrin üstüne.
Bol rüzgar, güneş, dalga derken Pichilemu'da doğayla epey bir hemhal oldum. Buradaki çok güzel hatirlayacagim iki gunde Couchsurfing'den arkadasim José Luis hostelinde ağırladı beni. Pek müşterisi olmadığı zaman hostelini Couchsurfing üyelerine açıyor. Yilin 7 ayında Şili'de hostel işletip, 5 ayında Italya'da reklamcılık üzerine çalışıyor. Kış görmeden dünyanın en tatlı yazlarını yaşıyor. Sizi bilmem ama ben çok özendim.
Bir gün dinlendikten sonra ertesi gün Talca'ya doğru iki gün sürecek zorlu bir yolculuk beni bekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Ekle